Sivrihisar’da zaman
Mehmet
YAŞİN Hürriyet
Gazetesi 30 Nisan 2006
Eskişehir ile Ankara arasında yer alan
Sivrihisar İlçesi, gerek eski sokaklarındaki tarihi eserleri, gerek ilginç
portreleri, gerekse çevre köylerde sunduğu güzelliklerle sizi şaşırtacak.
Baharın her tarafı rengarenk boyadığı bugünlerde, haftasonu için ilginç
adresler arayanlara oldukça güzel bir rota.
Çoğu kişi, Nasreddin Hoca’nın Sivrihisar’da doğduğunu bilmez. Bu yüzden
Konya’nın Akşehir ve Eskişehir’in Sivrihisar ilçelerinin hısım sayıldığının
da çoğu kişi farkında değildir. Demek ki Sivrihisar, Nasreddin Hoca’ya can
veren, ilk kucağına alan, kulağına ismini ve kaderini fısıldayan yerdir.
Öyleyse bu hafta Nasreddin Hoca’nın peşine takılıp Sivrihisar’a gitmeli. Ama
Hoca’dan öte Sivrihisar’ın başka güzelliklerine, farklı renklerine de
hazırlıklı olmak gerek. İlçe merkezini güney hariç üç yandan çeviren,
Sivrihisar’a adını veren kayalıklara mesela. Ya da antik Phryg kenti
Pessinus üzerine kurulan, her evinde binlerce yıllık taşların kullanıldığı,
hayvanların binlerce yıllık lahitlerden su içtiği Ballıhisar Köyü’ne.
Bazılarının kurutulsun ve tarıma açılsın diye uğraştığı ama kuşdili de bilen
bazı duyarlı insanların da desteğiyle yüzlerce kuş türünün inadına ötüştüğü
Balıkdamı Kuş Cenneti de Sivrihisar’da. Zamanında önemli bir uçbeyliği
olduğu için özellikle Selçuklulardan kalan camiler ve Sivrihisarlı
kadınların düşlerini, acılarını, masallarını anlatan kilimler de...
Bağlı olduğu Eskişehir’e 100, Ankara’ya 135 kilometre uzaklıkta bir Orta
Anadolu kenti Sivrihisar. Sanayinin pek gelişmediği, geçimini daha çok
verimli tarım topraklarından sağlayan ilçenin merkez nüfusu 11 bin civarında.
Belde ve köylerinde ise yaklaşık 22 bin kişi yaşıyor.
Sivrihisar’da Yoğurt Pazarı’nda eski bir evin kapısı, her geleni güzel bir
rüyaya sürüklüyor. Kapının üstüne çizilmiş resimde, bakır rengi toprağın
içinden gürültüyle bir tren gidiyor. Trenin vagonları kutu kutu; evler gibi.
Her birinin pencereleri, perdeleri, kapısı var. Pencerelerinden sarı bir
ışık fışkırıyor. Tren kapkaranlık bir tünelin ağzına yaklaşıyor. Bir
köprünün üzerinden geçiyor. Altında bir ırmak akıyor çağıl çağıl, mavi mavi.
Irmakta bir siyah kuğu süzülüyor, her şeyden azade. Eski evin kapısındaki bu
resmin altında bir tarih ve imza: 1940, Sadık Kara.
AHŞAP DİREKLİ CAMİ
Saat sabahın dokuzu. Birazdan saat kulesi saati vurur. Aslında Sivrihisar
çoktan uyandı. Terzi Ruhi Usta dükkanını açtı bile. Ağzında iğneler,
boynunda mezura bir ceket teyelliyor. Ulu Cami’nin önündeki şadırvanın
etrafına satıcılar dizili. Zerzevat satıyorlar. Her köyün ünlü bir ürünü var:
Kepen kelemi (lahanası), Koçaş patlıcanı, Okçu fasulyesi, Hortu kabağı ve
başka şeyler. Arkalarındaki Ulu Cami, Anadolu Selçuklularının 13. yüzyılda
yaptığı, ahşap direkli bir mimarlık şaheseri, ilçenin zengin tarihinin en
büyük tanığı.
Hemen ötede ise camisiz bir minare yükseliyor. Nasreddin Hoca şakası sanki...
Ama öyle değil. Eskiden Kılıç Mescidi’nin minaresiymiş. Kılıç Mescidi
yanınca camisinden yetim kalmış, şimdi kendi kendisinin minaresi. Öylece
yükseliyor Yoğurt Pazarı’nın orta yerinde. Sivrihisar’ı seyrediyor. Merak
edenlere "Bak yabancı burada eskiden bir mescit vardı; Kılıç Mescidi" diyor,
etmeyenlere Nasreddin Hoca şakası.
Bir ses bütün Sivrihisar’a "hayırlı sabahlar" diyor: "Hayırlı sabahlar!
Bugün 12 Eylül Pazartesi. Yeni günün başlamasıyla, hepinize sağlık ve
mutluluk getirmesini dileriz. Belediye Başkanlığı." Karşıda saat kulesi
dokuz kere vuruyor, iki dakika bekliyor, dokuz kere daha vuruyor. Yetmiş
küsur yaşındaki saatçi Süleyman Usta arastadaki dükkanında rahat bir nefes
alıyor. Süleyman Özenç, elli senedir, her beş günde bir ilçenin saatini
kuruyor. Elli senedir her saat başı huzursuzlanıyor. Saat vurunca rahatlıyor.
Sivrihisar Ulu Cami’de ve Yeni Cami’de, yaşları yüzyılı aşan saatlerin
bakımıyla da o ilgileniyor.
TATAR KÖYLERİ
Sivrihisar’ı ve köylerini dolaşırken, Tatar köylerine uğramamak olmaz.
Ortaklar, dört Tatar köyünden biri. Sarının, yeşilin, kırmızının, mavinin
laciverdin, lilanın, pembenin, morun, kavuniçinin sarmaladığı bir köy. Bir
Tatar düğünü yapılıyor. Renkler el işi kağıtlarından. Makaslar, tutkallar
var. Kesiyor, yapıştırıyorlar. Bir horoz maketi renklerle telleniyor ama
aslında damat telleniyor. Hem tatlı tatlı alay ediyorlar damatla, hem de "Renklendin,
kabardın, erkek oldun" diyorlar. Daha doğrusu gelenek böyle diyor. Gelenek,
bu tellenmiş horozun bir tepsiye yerleştirilmesini ve akşam herkesin bu
tepsiyi eline alıp oynamasını söylüyor. Tatarlar bu geleneğe "horoz telleme"
diyor.
Antik çağdaki adıyla Pessinus, bugünkü adıyla Ballıhisar Köyü ise tarihe ve
antik zamanlara merak duyanları ağırlıyor daha çok. Ballıhisar, Sivrihisar
ilçe merkezinin hemen yakınında. Köy müzesinde bekçilik yapan 36 yaşındaki
Koray Faydacı: "Eskiden 220 hanelik köydü burası. Şimdi 70 hane var. Onların
da çoğunda ya tek başına bir ihtiyar yaşıyor ya da ihtiyar karıkocalar."
Roma, Bizans döneminden kalma pithoslar (büyük toprak küpler), ölenin yaşını,
mesleğini, cinsiyetini söyleyen binlerce yıllık mezar taşları var. Aşağıda
yıllar önce akmayı bırakan mitolojik Gallos Nehri’nin yatağı, her iki
kıyısından yükselen mermer setlerle kendini belli ediyor.
HUZURLU BİR GEÇMİŞ
Sabah yola çıkıp, köy gezilerini erkenden tamamladıktan sonra ilçe merkezine
dönenler için, ikindi vakti gezintileri Yoğurt Pazarı’ndan başlayıp
Çağlapaşa Sokağı’nın sonunda, 1881 tarihli Surp Yerortyum Ermeni Kilisesi’ne
bakan kulübesinde sona erer. Baki Amca’nın teneke kutularda yetiştirdiği
çiçeklerin arasına yerleştirdiği rengarenk kumaşlar, metal plakalar,
anahtarlar, çanlar, oyuncak bebekler, parti bayraklarıyla süslediği evi
buradadır. "Ben böyleyim" diyor, "nerede güzel, renkli bir şey bulsam
getiririm, duramam".
İşte böyle... Sivrihisar hüzünlü bir zamanı yaşıyor. İlçede neredeyse genç
kalmamış. Nereye giderseniz sizi her biri birbirinden güzel, birbirinden hoş
ihtiyarlar karşılıyor. Eskişehir, Eskişehir değilken bu civarın merkezi olan,
Anadolu’nun en eski yerleşimlerinden Sivrihisar hem insanlarıyla, hem de Ulu
Cami, Alemşah Kümbeti, Kılıç Mescidi’nin yalnız minaresi, muhteşem hat ve
duvar resimleriyle Haznedar Camii, Kurşunlu Camii, Hoşkadem Camii, Yeni Cami
ve Zaimpaşa Konağı ve antik zamanların tanıkları ile gezginleri huzurlu bir
geçmişe davet ediyor. Eskişehir ile Ankara’nın arasında yer alan
Sivrihisar’a yapacağınız bir hafta sonu gezisi sizi fazlasıyla mutlu
edecektir.
NOT: Eğer Sivrihisar’a gitmeye niyetlenirseniz, Atlas Dergisi’nin
mayıs sayısında Bülent Kule’nin yazdığı ayrıntılı röportajı okumanızı
öneririm.
Mehmet YAŞİN myasin@hurriyet.com.tr
Hürriyet Gazetesi 30 Nisan 2006
Contact
info@sivrihisar.net with comments or
questions regarding this site.
Copyright © 2000-2006, Sivrihisar.com - Sivrihisar.net, All rights reserved.
|
|